4 Aralık 2009 Cuma

2010 Kuraları Çekildi..


2010 Güney Afrika kuraları az evvel Hollywood yıldızları ve ülkelerini temsilen gelen sporcuların eşliğinde çekildi. Kuraları Latin ve Orta Amerika futbolu için değerlendirmeye alacağız.

Öncelikle belirtmeliyim ki Meksika; Güney Afrika, Uruguay ve Fransa'yı çekerek 1. torbadan ev sahibini, 3. ve 4. torbanın da en kuvvetli takımlarını çekti. Bafana Bafana'nın ev sahipliği avantajını düşünecek olursak oldukça denk bir grup diyebiliriz. 4 takımın da ileri futbol altyapısıyla kendilerini yenileyemediğini ve yaş ortalaması yüksek kadrolarını hesaba katarak tecrübenin konuşacağı, atanın kazanacağı maçları izleyeceğimiz öngörüsünde bulunabiliriz.

Maradona'nın Arjantin'i ise 3'te 3 yaparak bir üst tura çıkabileceği bir grup çekti. Ne Güney Kore, ne Nijerya, ne de Yunanistan'ın Arjantin'i zorlayabileceğini sanmıyorum. Messi, Agüero, Tevez, Di Maria, Gago, Higuain gibi genç ve geleceğin yıldızlarını yetiştiren Arjantin futbolu bu kolay grupta ve bundan sonraki turlarda rahat maçlar çıkartacak ve bana kalırsa da en az bir yarı-final oynayacaktır.

Güney Amerika elemelerinin flaş takımlarından Paraguay'ın yer aldığı F grubunda işler sanıldığından daha girift. Kolay bir eleme grubundan rahat çıkan
İtalya grubun favorisi olarak görünüyor ancak Cannavaro, Pirlo, Camoranesi, Zambrotta, Di Natale, Del Piero, Gattuso'nun bulunduğu kadro adeta bir huzurevini andırıyor. Konfederasyon kupasında da hayal kırıklığı yaratan İtalya'yı, başta Paraguay olmak üzere bence bu dünya kupasının süpriz takımı olcak Slovakya ciddi şekilde zorlayacaklardır. 28 yıl sonra tarihlerinde ikinci kez dünya kupasına katılacak olan Yeni Zelanda ise otoritelerce turnuvanın en zayıf takımı.

Her turnuvanın favorilerinden Brezilya, gençleşen de kadrosuyla Fildişi Sahilleri ve Portekiz'i yenecek güçte. 44 yıl aradan sonra ikinci kez bu kupaya katılacak olan Kuzey Kore her ne kadar, ekonomileri gibi, kapalı kutu olsa da ikincilik için şans bulacağını sanmıyorum. Yine de endüstriyel futbol çağında Kuzey Kore gibi bir ülkenin kupaya renk katacağını düşünüyorum.

En ilginç gruplardan biri ise H grubu. İlginç diyorum çünkü benzer futbol stilleri olan İspanya, Honduras ve Şili bu grupta yer alıyor. Kapalı savunma ve anti-futbol anlayışıyla (2006'da gol yemeden turnuvadan elenmişlerdi) İsviçre'yi de hesaba katarsak; ortada geçen, kısır maçlar izleyeceğimizi düşünüyorum. Bahisseverler "alt" seçeneğini sıkça tercih edeceklerdir bu grubun maçlarında.

Diğer gruplara pek değinmiyorum. Kısaca bazı anekdotları tekrarlamam gerekirse:


-Arjantin'i turnuvanın favorisi olarak görüyorum.

-Takım oyununu iyi oynayan Slovakya süpriz maçlara imza atacaktır.


-
Almanya "yine" çok şanslı bir kura çekti; çeyrek-finale kadar rahat çıkar, yarı-finalde muhtemel bir Arjantin eşleşmesi öngörülebilir. Genç bir kadro oluşturan Joachim Löw, Euro 2008'deki başarısını en az yarı-final ile tekrarlayabilir.

-Konfederasyon kupasında beğendiğim ABD de şanslı kura çekenlerden. Onlar da çeyrek-final görebilirler.


-Önceki
turnuvalarda süprizlerine alıştığımız Afrika takımlarından, Fildişi Sahilleri hariç, bu turnuvada önemli başarılar beklemiyorum. Avrupa ve Güney Amerika takımları üst turları domine ederken, Avustralya, Honduras ve Fildişi Sahilleri diğer kıtalardan süpriz arayan takımlar olacaklardır.

-Türkiye?! Oldukça eklektik bir kadromuz var. Bunun sıkıntısını ön elemelerde de yaşadık. Oturmuş kadrosu olmayan takımların bu gibi üst düzey kupalarda başarılı olma ihtimali zaten az. Katılsaydık belki maçları daha büyük bir heyecanla izlerdik fakat başarılı olabileceğimize ihtimal vermezdim.


Açılış maçı olan Güney Afrika - Meksika maçı için şimdiden banko beraberlik diyor, kuponlarınıza tereddüt etmeden yazmanızı öneriyorum :)))

15 Ekim 2009 Perşembe

Honduras 2010'da!!

Dün oynanan maçlar sonunda Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler öneleme grubunda Honduras, ABD ve Meksika'nın ardından 3. olarak 2010 Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandı. Tarihinde 2. kez bu kupaya katılacak olan Honduras'ı 3. yapan gol ise ABD-Kosta Rika maçının son dakikasında ABD'li Bornstein'den geldi; zira Honduras, El Salvador'u 1-0 ile geçmiş olsa da, Kosta Rika'nın 2010'u garantilemiş olan ABD'den puan veya puanlarla dönmesi Kosta Rika'yı 2010'a taşırken Honduras'ı da play-off maçına yolluyordu. Dün gece Washington DC'de, FC Twente'de forma giyen Bryan Ruiz'in 2 golüyle maçı önde götüren Kosta Rika, ikinci yarıda önce Bradley'nin golüne engel olamazken 90. dakikada da Bornstein'in golüyle yıkıldı. Honduras bu sonuçlarla 2010 biletini alırken Amerika'dan gelecek 8. takımı Kosta Rika ve Uruguay arasındaki play-off mücadelesi belirleyecek.

İspanyol ve Meksika ekolüne yakın bir futbol yapısı olan Honduras'da hepimizin yakından tanıdığı David Suazo'nun yanısıra veteran Carlos Pavon, emektar Amado Guevera gibi takımı taşıyan isimler de yer almakta. Özellikle son yıllarda Wilson Palacios, Hendry Thomas ve Maynor Figueroa'nın Premiere League'e transferleri de Honduras'ta artan futbol kalitesinin bir göstergesi. Gelmiş geçmiş en iyi jenerasyonunu oluşturan Honduras'ta artık tek hedef bir daha yakalanması zor olan bu kadroyla 2010'da en azından çeyrek final oynayabilmek. Bence bunu başaramasa bile Honduras Milli Takımı kupaya renk katan takımlardan biri olacaktır..

24 Eylül 2009 Perşembe

203 Mehmet YILDIZ

"7 numaralı Mehmet Yıldız'dan bir hata daha!! Şimdi Yıldızlar Karmasından topu kapan 3 numaralı Mehmet Yıldız, taç çizgisine doğru 11 numaralı Mehmet'i gördü, Mehmet sağ çaprazdan ceza sahasına girerken düşürüldü ve hakem Mehmet Yıldız elini cebine götürüyor..."


Bildiğiniz tek futbolcu Mehmet Yıldız'ın Sivasspor'lu Mehmet Yıldız olduğunuu sanıyorsanız epey bir yanılıyorsunuz. Zira, Diyarbakır doğumlu ve hayatını Amsterdam'da devam ettiren Ahmet Öğüt, son çalışmalarından biri olan "203 Mehmet YILDIZ" ile bu yanılgıyı sanatsal bir eserle ortaya koyuyor. TFF'ye kayıtlı 203 tane Mehmet Yıldız isimli futbolcu olduğu bilgisine dayanan çalışma hem görsel hem de işitsel bir modern sanat eseri. Görsel kısmında bu 203 Mehmet Yıldız'ın gerçek tiplerinin takım posteri halinde çizilmiş 600x45 cm ebadında bir resmi bulunuyor. İşitsel kısım ise daha ilginç; onda da Eurosport spikerlerinden Dağhan Irak tüm oyuncuları Mehmet Yıldız olan iki takımın, "Yıldızlar Topluluğu" ve "Yıldızlar Karması" maçını 90 dakika anlatıyor, böylece bir yandan 6 metrelik çizime bakarken diğer yandan kulaklıkla bu maçı dinliyorsunuz. Tabii maçın orta hakemi, yardımcı hakemleri ve 4. hakemi bile Mehmet Yıldız.

Sanatsal yanıyla ele almak gerekirse Öğüt, bu ilginç çalışmasında farklı toplumlarda sıklıkla rastlanan isimler ve soyisimlerin ortak toplumsal eğilimlerin ve belki
Carl Gustav Jung'un da pek çok makalesinde önerdiği üzere ortak bir bilinçaltının göstergesi olup olmayacağı sorunsalını akıllara getiriyor.

Sergi, 30 Eylül tarihine kadar Büyükparmakkapı Sokak'taki Pandora Kitabevi'nin ingilizce kitaplar satan bölümünde izlenebilir & dinlenebilir.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Küba'da Futbol

Bir çok futbol fanatiğinin haritada yerini dahi bulmakta sıkıntı çekeceği Küba'da futbolun varlığının Kübalılar hariç kimseyi pek fazla ilgilendirdiğini sanmasam da -gerçi Kübalıları bile pek ilgilendirmiyor ya- blogun isminden de anlaşılacağı gibi ağırlıklı olarak Latin ve Orta Amerika futbolu üzerine yazıların yer alacağı Buena Vista Fútbol Club'a da, nacizane ve sembolik olarak, Küba ile başlamak istedim.














Beysbol'un neredeyse milli spor olduğu Küba'da kriket,basketbol ve voleybolun da ardından futbol ancak ve ancak 5. takım sporu olabiliyor. Bireysel sporlar ve atletizm de Küba'da futbolun epey ilerisinde. Zira pek çok karşılaştırmalı puanlama sistemine göre hala dünyanın en iyi satranç oyuncusu olarak kabul edilen José Raúl Capablanca, Kübalı Ali olarak anılan ve amatör boks tarihine geçmiş Teófilo Stevenson, rekoru kırılmaktan hala çok uzak yüksek atlamacı Javier Sotomayor, şimdilerde 110 engelli dünya rekortmeni Dayron Robles gibi yıldızlar dilden dile dolaşırken futbol günlük konuşmalarda mevzu bahis bile olamıyor.


Oysa Küba Milli Futbol Takımı, futbolun tüm dünyaya yayılmaya başladığı yıllarda henüz üçüncüsü düzenlenen 1938'deki dünya kupasına katılabilmişti. İlk turda Romanya'yı elemesine rağmen çeyrek finalde İsveç'e 8-0 mağlup olarak kupadan elenmiş olsa da bu başarı bile Küba'da bir futbol kültürünün başlangıcı olabilirdi.

Peki taştan kaleler kurularak, plastik bir topla bile oynanabilen ve bu özelliğiyle de madden yoksul ülkelerde halk tarafından tercih sebebi olabilen futbol neden Küba'da diğer sporlar kadar ilgi çekmedi?!


Cevap: Kaderin cilvesi..


Modern tarihi boyunca Küba'nın ABD ile girdiği politik, sivil ve askeri çatışmalar sonucu ortaya çıkan Amerika düşmanlığı tıpkı soğuk savaş dönemindeki Amerika ve Sovyet Rusya'nın girmiş

olduğu spor, kültür ve teknoloji alanlarındaki yarış gibi bir yarışa itmişti Küba'yı. Ulusal seviyede kendilerini geliştirmek ve uluslararası organizasyonlarda Amerika'dan daha iyi olmak önemli bir hedef halindeydi. Bunun sonucu olarak da Amerika'nın önemsediği ve başa yarıştığı spor dalları Küba'da da önemsendi. Beysbol, basketbol, atletizm gibi dallar bilinçli politikalarla geliştirilirken futbol, Amerika'da ilgi çekmemesinin bir sonucu olarak Küba'da da ilgisiz kaldı.


Şimdi şu retorik soruyla birlikte tamamen farklı bir kader düşünelim..

Sizce eğer Küba bir sosyalist devrim ülkesi olmasaydı, Domuzlar Körfezi ve Misil Krizi yaşanmamış olsaydı, haklı Amerikan düşmanlığı halkın içine bu kadar işlemeseydi yani Küba en başından kapitalist ve emperyalist düzenin çarklarından biri olsaydı Küba'da futbol bugünkünden daha popüler olur muydu?!