31 Ağustos 2009 Pazartesi

Küba'da Futbol

Bir çok futbol fanatiğinin haritada yerini dahi bulmakta sıkıntı çekeceği Küba'da futbolun varlığının Kübalılar hariç kimseyi pek fazla ilgilendirdiğini sanmasam da -gerçi Kübalıları bile pek ilgilendirmiyor ya- blogun isminden de anlaşılacağı gibi ağırlıklı olarak Latin ve Orta Amerika futbolu üzerine yazıların yer alacağı Buena Vista Fútbol Club'a da, nacizane ve sembolik olarak, Küba ile başlamak istedim.














Beysbol'un neredeyse milli spor olduğu Küba'da kriket,basketbol ve voleybolun da ardından futbol ancak ve ancak 5. takım sporu olabiliyor. Bireysel sporlar ve atletizm de Küba'da futbolun epey ilerisinde. Zira pek çok karşılaştırmalı puanlama sistemine göre hala dünyanın en iyi satranç oyuncusu olarak kabul edilen José Raúl Capablanca, Kübalı Ali olarak anılan ve amatör boks tarihine geçmiş Teófilo Stevenson, rekoru kırılmaktan hala çok uzak yüksek atlamacı Javier Sotomayor, şimdilerde 110 engelli dünya rekortmeni Dayron Robles gibi yıldızlar dilden dile dolaşırken futbol günlük konuşmalarda mevzu bahis bile olamıyor.


Oysa Küba Milli Futbol Takımı, futbolun tüm dünyaya yayılmaya başladığı yıllarda henüz üçüncüsü düzenlenen 1938'deki dünya kupasına katılabilmişti. İlk turda Romanya'yı elemesine rağmen çeyrek finalde İsveç'e 8-0 mağlup olarak kupadan elenmiş olsa da bu başarı bile Küba'da bir futbol kültürünün başlangıcı olabilirdi.

Peki taştan kaleler kurularak, plastik bir topla bile oynanabilen ve bu özelliğiyle de madden yoksul ülkelerde halk tarafından tercih sebebi olabilen futbol neden Küba'da diğer sporlar kadar ilgi çekmedi?!


Cevap: Kaderin cilvesi..


Modern tarihi boyunca Küba'nın ABD ile girdiği politik, sivil ve askeri çatışmalar sonucu ortaya çıkan Amerika düşmanlığı tıpkı soğuk savaş dönemindeki Amerika ve Sovyet Rusya'nın girmiş

olduğu spor, kültür ve teknoloji alanlarındaki yarış gibi bir yarışa itmişti Küba'yı. Ulusal seviyede kendilerini geliştirmek ve uluslararası organizasyonlarda Amerika'dan daha iyi olmak önemli bir hedef halindeydi. Bunun sonucu olarak da Amerika'nın önemsediği ve başa yarıştığı spor dalları Küba'da da önemsendi. Beysbol, basketbol, atletizm gibi dallar bilinçli politikalarla geliştirilirken futbol, Amerika'da ilgi çekmemesinin bir sonucu olarak Küba'da da ilgisiz kaldı.


Şimdi şu retorik soruyla birlikte tamamen farklı bir kader düşünelim..

Sizce eğer Küba bir sosyalist devrim ülkesi olmasaydı, Domuzlar Körfezi ve Misil Krizi yaşanmamış olsaydı, haklı Amerikan düşmanlığı halkın içine bu kadar işlemeseydi yani Küba en başından kapitalist ve emperyalist düzenin çarklarından biri olsaydı Küba'da futbol bugünkünden daha popüler olur muydu?!